Ondan öncesi ve ondan sonrasını oldu hayatımın. Hastalanmadan önce ve hastalandıktan sonra...
Kalanlar, gidenler ve yeni gelenler...
Zaten öyle birşey değil mi hayat? Hangi köşeden neyin çıkacağını bilemediğin, bazen eski ile kendini teselli ettiğin, yeniye cesaret edemediğin, olanla idare ettiğin, düşe kalka yol aldığın bir serüven... Hayır! Öyle bir şey değilmiş hayat.
Elinde ve yüreğinde sımsıkı tutmak istediğin 'AN' lar için yaşamalıymışsın...O 'AN' ların sana ne kadar güç verdiğini, içini ısıttığını ve ne kadar değerli olduğunu daha çok paylaşmalıymışsın... Daha çok sevmeliymişsin, daha hoşgörülü olmalıymışsın, başkaları için, çocuklar için daha çok şey yapmalıymışsın, 'özlenecek anılar' defteri yazmalıymışsın, iyi günde değil, kötü günde yanında olanla olmayanı fark etmeliymişsin, dostunun küçücük bir gülüşünü görmek için ona güzel şeyler anlatmalıymışsın, sevdiklerinle daha çok kırmızı şarap içmeliymişsin, herşeyi bırakarak daha sık yola çıkmalıymışsın, bahçeye daha çok tohum ekmeli ve hergün tohumları izleyip, nasıl büyüyüp kocaman çicekler verdiğini görüp toprağa bir kez daha sevgiyle bakmalıymışsın, 'zamansızlık' diye bir şey olmadığını anlayıp sevdiğin insanlarla daha çok zaman geçirmeliymişsin, eskilere değil yeni fotoğraflara yer açmalıymışsın, kökleri kuvvetli dostluklarına teşekkür etmeliymişsin, gerisini boşvermeliymişsin, yola kiminle çıkacağına daha çok düşünerek karar vermeliymişsin, yarı yolda kimseyi bırakmamalıymışsın...
Gidenlere yol vermeli ve bırakmalıymışsın, kalanların zaten canı sağolsun.
Yeniler 'hilal' gibidirler, doğduklara yerde huzur verirler ve elinize bir sürü hayal bırakırlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder