1 Mart 2012 Perşembe

Hayatın durakları vardır ve bekleme yapmayı sevmez...

Evet, bekleme yapmayı sevmez. Tüm hızıyla giderken hayat, bizi de sürükler yanında... 

Pek anlamazsın nereye doğru gittiğini, bir bakmışsın aşk... bir bakmışsın ölüm... ya da yeniden doğuş!(*Aslında hepsi aynıdır da bence!)

Kanser olduğumu öğrendiğimde ne yaptığımı, ne hissettiğimi hatırlamıyorum. Sadece çok soğuk bir yılbaşı ertesi olduğunu hatırlıyorum. 
O zamandan bugüne sevdiğim, kızdığım, anlamadığım, hayal ettiğim, istediğim, pişman olduğum, sevindiğim, üzüldüğüm o kadar çok şey oldu ki, 'hayat' kaldığı yerden devam ediyordu sadece ben biraz aheste çekiyordum kürekleri.

Daha önce durmadığınız duraklarda indiğiniz zaman nerede olduğunuzu veya nereye gittiğinizi bilemezsiniz ya onun gibi bir şey bu da... keşfetmek ve yaşanacaklara şahit olmak için zaman gerekir. 

'Yaşama arzusu' diye bir şey var mesela, yaşarken -herşey su gibi akar görünürken- pek te kimsenin fark etmediği,fark edemediği. Yeniden doğmak var, sımsıkı tutmak var içindeki kökleri, adamakıllı sıfıra çekmek var hayallerini. Aşk var dostunun gözlerinde, 'aşk'ın bir masal olmadığını anlamak var... 

Keşfetmeye değer bir çok durak ve şahidi olunacak bir çok aşk var!