Poyraz sert eser, üşütür, yeri geldiğinde kırar döker herşeyi.
Ben severim Poyraz'ı.
Kendine getirir insanı, şöyle bir silkeler ama sağlam tutar kafayı.
'Kafa nereye biz oraya gideriz' diyerek yaşamanın doğruluğunu hatırlatır bize. Olacak nasılsa olur, er ya da geç...
Ben severim Poyraz'ı.
Kendine getirir insanı, şöyle bir silkeler ama sağlam tutar kafayı.
'Kafa nereye biz oraya gideriz' diyerek yaşamanın doğruluğunu hatırlatır bize. Olacak nasılsa olur, er ya da geç...
'Hayat' dediğim hediyenin kıymetini daha iyi anlamak için, Poyraz estiğinde de herşeyi oluruna bırakmayı öğrendim bütün bu serüven boyunca. Bir şeyleri sindirerek öğrenmek için, o yoldan yürümek gerek illa ki... Öyle uzaktan gazel atmakla olmuyor.
Değişmeyen tek bir şey var; her ne olursa olsun her sabah gün doğuyor ve her akşam batıyor. Hiç durmadan, ara vermeden.
Bu yüzden diyorum ki, kafa nereye giderse ben de oraya...
Kurcalamadan 'hayat'ı kendi haline bırakmak.
Ne olacaksa zaten oluyor, olmayacaksa olmuyor.
Esas mesele, rüzgar sert estiğinde de herşeyi oluruna bırakabilmek...
'Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş' misali... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder