1 Ağustos 2012 Çarşamba

DEVAM ET!

Hani minibüs duraklarında sıra beklerken çok sık duyduğumuz bir laf vardır 'Devam et!' 
Duraktan sorumlu bir arkadaş sıradaki dolmuş olan minibüse yola devam etmesi gerektiğini belirtir bu lafı söyleyerek... Diğer araçlarda müşteri almak için sıraya girerler... 

Çok eğlenirim ben minibüs duraklarında, her türlü insan ile karşılaşabileceğiniz önemli şehir noktalarındandır duraklar. 
Uzun lafın kısası bende kendime 'DEVAM ET!' diye bağırmak istiyorum son zamanlarda... ya da birileri toplaşıp bana bağırsınlar.

Bazen gerçekten yoruluyorum, iki buçuk ay önce başlayan ağrılarım beni bıktırıyor, canımı sıkıyor ama vazgeçmek yok. Tedavi 21 gün ara ile devam ediyor. Eylül ayında tekrar taramalar yapılacak. Her üç tedaviden sonra rutin olarak yapılan kontroller. Dile kolay, 18.aya girdik mücadelemizde.

Biricik ailem, ikizim, eş dost hep yanımda bana akıl almaz bir sevgi ve destek veriyorlar. Bunu kelimelerle anlatmanın pek imkanı yok. Arkadaşlarımı, dostlarımı daha iyi tanıdığım bu dönemde en sevdiğim şey onlarla hiç geçirmediğim kadar çok vakit geçirebilmem. 
Valla biz hala yollardayız, dayanıklı ve sabırlı!
Devam et dostum!  

10 Temmuz 2012 Salı

Kemoterapi tedavim devam ediyor...

Devamlı hayal kuruyorum, aklım karışıyor. Bugüne kadar bazı şeyleri ne kadar da çok istemişim ama sadece ertelemişim. Hep yarına, sonralara, gelecek seneye... Yazık etmişim.

Tedavim devam ediyor. İlaçlarım değişti yine, bu kez 21 gün ara ile kemoterapi uygulanacak. Tedaviden sonra elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Benim için en zor zaman ilaçların yan etkileri dediğimiz bazı tatsız şeyler ile başa çıkmaya çalıştığım zamanlar. 

Geçen gün hayaller listemin hiç değişmediğini fark ettim. Aslında hastalanmadan öncede aynı şeylerin peşindeymişim ama durup düşünecek daha az vaktim varmış. Okuyacak, yazacak, yaratacak, üretecek... 

Şimdi ben ve hayallerim karşıkılı oturduk, kuruyoruz da kuruyoruz!             





3 Temmuz 2012 Salı

Yeni yaşıma girdim bu arada...

Uzun yollardan geldim buraya, kurak topraklar sarmalıyordu yolları. Kimi suya kimi ışığa hasret yollar. Zor günler geçirdim. Yola devam edebilme gücünü kaybetmemek için çok çabaladım. Bir tek kendimi buldum her yolda. Aradığım başka da bir şey yoktu zaten. 
Tedavi planları, ilaçları ya da günleri değişebiliyor ama bütün olanlara katlanabilmeyi, kabullenmeyi ve sindirebilmeyi öğreniyor insan. İlla ki düşmek gerek ama. Şöyle bir dibine kadar düşmek... Öyle oturduğu yerden sırtı pek, karnı tok olan anlamıyor.
On beş gün önce 4. kez ameliyat önlüğünü giydim ve o tanıdık anestezi odasına girdim. Yine gülüyordum çünkü doktorlar geceden itibaren yemek içmenin yasak olduğunu söyledikleri halde bendeniz iki fincan sütsüz kahve içip bir de üzerine sigara tellendirmiştim ve tabii ki bana kızıyorlardı.
Haklıydılar ama ben en çok yaramaz Ahu'yu seviyorum doktor bey. 
 

4 Haziran 2012 Pazartesi

3.tur kemoterapi tedavisi başladı

Son yapılan taramalarda kemoterapi tedavisinin devamı kararına varıldı. Ama ben bu sıralar daha çok kuantum fiziği ile ilgili okumalar yapıyorum.  Oturup kafayı hastalığa yoracağıma, faydalı bir bilgi peşindeyim hiç olmazsa! 
İşin şakası bir tarafa, herşeyin bir enerji olduğunu ve sürekli birbirleri ile etkileşim halinde olduğunu uzun bir zaman önce öğrenmiştim. Oldum olası ilgi duymuşumdur bu 'Yalan Dünya'nın ve bedenimizin görünenden çok daha başka bir sistem içinde çalıştığına...
Zihin ne oyunlar oynar bize, nasıl da aldanırız... ama ruhu kandıramazsınız. Kandırılmış gibi yapar ve tüm üzüntüsünü bedeninizden çıkarır. Beden hastalanır. İyileştirmek için zihni ve ruhu sağlam tutmak gerek. Ne düşündüğünüze, ne hissettiğinize aman dikkat edin! Bir de bakmışsınız...
 
Sözlerinize Dikkat Edin...
Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklara dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür...


Mahatma Gandhi

29 Mayıs 2012 Salı

Sevgili takipçilerim için

Yazılarıma yorum yazdığınız zaman size geri cevap yazamıyorum. Blogda teknik olarak mümkün değil. Eğer e-posta adresime yazarsanız geri yazabiliyorum. Durumu bilmenizi istedim... Hepiniz iyi ki varsınız.

                             

25 Mayıs 2012 Cuma

Başlığı olmayan kısa bir yazı

Ne zaman kafayı toplayıp yazmaya kalksam nerden ve nasıl başlayacağımı bilemem. Bir taraftan dönen bir çarkın kaçınılmaz sesini duymak, diğer bir taraftan sadece hayatımı düşünmek. İnsan hayatını nasıl düşünür ki? Mayıs gülleri her tarafı donatmışken, mis kokarken hava nesini düşünür hayatının? Yanlış kararlar fenalık getirmez mi insanın içine? Nasıl da çekinmeden birer birer çıkıyorlar karşıma. Aslında 'olmuş bitmiş' şeylerin yorucu yükünü bırakalı çok oldu ama...
İnsanın içinde ne olup bittiğini anlaması için, dışardan yumruk mu yemesi gerekir illa? Galiba öyle. Önce bir sille tokat yatıracaklar seni yere şöyle iyi bir hırpalanacaksın, sonra ayağa kalkmaya çalışırken bir tek kendini duyacaksın en derinden. Yani, gücü kendinde bulacaksın. Bulamazsan, vay haline...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Yaşamak kolay iş değil...

Yaşamaya Dair

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, 
diyelim ki,cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları,hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Nazım Hikmet Ran

11 Mayıs 2012 Cuma

Aradığın' dış' denizlerde değil.. 'iç' denizde dostum!

Aradığınız şey her ne ise sizde var. Mesele onu bulup çıkarmakta. Sizde olmayan bir şeyi arayamazsınız. Dışa değil içe bakın. Çok uzakta diye düşündüklerinizin hepsi çok yakında. Sizde.
Kendinize güvenin, korkmayın, sevin, kabul edin ve öfke duymayın. Kanserden korkmayın, kabul edin ve ona öfke duymayın. Yoksa büyür, düşman eder kendini size.
Kabul edin ve yürümeye devam edin. Onun sizi değil, sizin onu yok etme gücünüz var.
İyi düşünceler iyiyi getirir, kötüler kötüyü...  Siz kötüye izin vermeyin. Kötü haber dinlemeyin, kötü hikayeler okumayın, kötü örneklere aldırmayın, karamsarlığı ile sizi boğan insanlara yol verin, gitsinler. Kirli enerjileri yüklenmeyin. Evrende herşey bir enerjidir.
Ve... hiçbir şey tesadüf değildir, bunu unutmayın.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Neye odaklandığınıza dikkat edin

"Bir hastalığınız varsa ve ona odaklanıp insanlara ondan bahsediyorsanız, daha fazla hastalıklı hücre üretirsiniz. Son derece sağlıklı bir bedende yaşadığınızı düşünün. Bırakın hastalıkla doktorlar ilgilensin."
Bob Proctor

"İnsanlar tamamen ters olana ve semptomlarına odaklandıklarında onu sürekli kılarlar. Dikkatlerini hasta olmaktan iyi olmaya çevirene kadar iyileşme gerçekleşmez. Çünkü çekim yasası böyledir."
Bob Doyle

"Mutlu düşüceler mutlu bir biyokimyaya yol açar. Daha mutlu ve sağlıklı bir bedene... Negatif düşünceler ve stresin bedeni kötüleştirip beynin işlevini kötü etkilediği ortaya konmuştur. Çünkü düşüncelerimiz ve duygularımız sürekli olarak bedenimizi yeniden kurar, yeniden organize eder ve yeniden yaratır."
Dr. John Hagelin

"Fizyolojik stresi bedeninizden çıkardıktan sonra beden, tasarlandığı gibi işlevini yerine getirecek ve kendini iyileştirecektir. Bir hastalıktan kurtulmak için savaşmanıza gerek yok. Negatif düşüncelerden kurtulmak gibi kolay bir yöntem, doğal sağlığınızın içinizde oluşmasına yetecek ve bedeniniz kendi kendini iyileştirecek."
Micheal Bernard Beckwith

Rhonda Byrne'nın -SIR- adlı kitabından alıntıdır.
 

6 Mayıs 2012 Pazar

Sen yaşamana bak!

"Hayat ile ölüm arasında dar bir mesafe vardır" dedi doktorum. Sen yaşamana bak! 

Geçen bu zamanda öyle doktorlar tanıdım ki ömürlerini insan hayatını kurtarmak için geçirmiş, devlet hastanesinde sayısız ameliyat yapmış, sayısız doktor yetiştirmiş ama şimdi yeni çıkan kanunlarla muayenehaneleri olduğu için hastanede ameliyat yapamıyorlar. Öğretim üyesi olarak çalışıyorlar ve ders verebiliyorlar ama hayat kurtaramıyorlar. Kanunen yasak!

Sözün bittiği yer bu olmalı...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Işık hep doğudan çıkar yola...

Güneş doğudan gelir hayatımıza...

Evler doğuya baksın isterim hep, sevdiklerim doğudan gelsin.

Ayçiçekleri gibi ışığa baksın bütün yüzler.  

Mevlānā Celāleddīn Muhammed Rūmī doğudan gelir...

Ömer Hayyam doğudan çıkar yola. İbn-i Sina. Firdevsi. Daha niceleri ışık şaçar doğudan.


Gün doğumunu kaç kere seyrettiniz?

Kaç kere sabah gözünüzü açtığınızda aldığınız nefesin farkına vardınız? Kıymetini bildiniz? 

Doğuya bakın, hayat ordan başlar.

'Dünyayı ancak sevgi tutar, hayat yalnız sevginin olduğu yerde bulunur.'

Mahatma Gandhi






20 Nisan 2012 Cuma

İkinci tur kemoterapi tedavim bitti, beklemedeyiz...

İkinci altı aylık kemoterapi tedavim bitti. Şimdilerde Mayıs ayında yapılacak tarama ve görüntüleme sonuçlarını bekliyoruz. Bu tedavinin sonuçlarını tam olarak görmek ve bilmek için Mayıs ayının ilk haftasını beklemekten başka çare yok. 
Beklemek ne kadar da uzun... bu kaçıncı bekleyiş...

Çok sevdiğim bir arkadaşım bana şöyle yazmış;
'Öncelikle senin inancın senin bakış açın ve senin hayata karşı duruşunu kendime örnek alıyorum bu yüzden senin keyfin her zaman ve her daim en yukarılarda olmalı.
Öyle olmalı ki bizde seni gördükçe mutlu olalım hep beraber sevinelim ve senin izlediğin yolda bizde kendimize bir yön bulalım.'
 
Bu aralar biraz keyifsiz olduğumu söylemiştim ona, o da böyle cevap vermiş bana.
 
Bunu yazan arkadaşıma da kısa bir süre önce kanser tanısı koyuldu ve tedavisi yakında başlayacak. 
 
Bizim yollarımız tam da hayatın tekrar başladığı noktada kesişti. Ulaş'çım şimdi bana diyorsun ki 'düştüysek kalkarız!'
Elbette kalkarız, nelerin üstesinden geldik biz, dön bir baksana...   
 

5 Nisan 2012 Perşembe

Ah ben bu hayatı nasıl yapsamda sarıp sarmalasam...

Ne kadar çok hüzün var sokaklarda, 
oysa bahar geldi tüm ışığıyla.
Mimoza kokuyor ada, 
dedemin bana armağanı olan bu ada...
Onun gençliği benim çocukluğum
kokuyor mimozalar arasında.      
Büyük şehirlerde kaybolan ne varsa
sanki buraya saklanmış. 
Mis gibi. 
 
Göz göze, diz dize
Tramvayda, sinemada, meyhanede, 
mabette.
Herkes kendi murdar karanlığına
gömülmüş
Herkes gurbette...der Bedri 
Rahmi Eyüboğlu. 
 
Doğru demiş.  

29 Mart 2012 Perşembe

Kanser ile savaş diye birşey yok, çünkü savaşta kazanmak ya da kaybetmek var...

Kanseri düşman bellemek, illet demek, çaresiz diye nitelendirmek ve ona karşı savaş açmaya yeltenmek yanlışlar listesinin en başında yer alıyor...  

Siz hiç kanser oldunuz mu? Nasıl bu kadar kolay yakıştırmalar yapıyorsunuz? Neden kurtulamıyorsunuz basmakalıp sözlerden?  

Ne uğruna savaşırsanız savaşın, hastalığınızı düşman etmeyin kendinize. Kabul edin ve yola devam edin. İlk karşılaştığımızda karşıma aldım onu, bilemeden, fark edemeden, şaşkınlıktan... Karşı karşıya 0-0 başladık sanki. Yaşadığım travmalardan dolayı yanlış davranmışım ona ... Ruhum sarsıldı sonra dünya sarsıldı sanki.

Ameliyatlarımdan sonra anlamaya başlamıştım. Nasıl buldu bu beni, nerden çıktı da geldi? dedim kendi kendime... Herşey gibi birdenbire oluverdi işte, soru sormaktan vazgeçtim. Bütün bunlar bir gecede olmadı tabii, aylarımı aldı.

Bir gün onu yanıma aldım ve 'birbirimize yanlış yapmayalım' dedim, düşman değiliz biz. O günden bu yana herşey çok daha güzel...

Hisleriniz, karmaşık hatta düğüm haline geldiğinde bir bilene sormaktan korkmayın, o size her zaman en doğru cevabı verecektir tabii dinlemeye cesaretiniz varsa... ruhunuzu dinleyin önce onu sakinleştirin ki bedeniniz huzur bulsun.






27 Mart 2012 Salı

Döndün ya... gerisi yalan!

Uyandın işte ve sözünü tuttun. Aksine hiç inanmadım ki zaten. Ama bu korkmadım demek değil, hem de nasıl korktum ...
Ayıldığında ilk beni aradın. Telefonda sesini duydum ya, nefes alıyordun ve konuşuyordun ya...9 saatlik bir ameliyattan çıktın, o adam gibi yüreğin hepsini kaldırmaya yetti. 
Çok şükür...

21 Mart 2012 Çarşamba

Döneceğim dedin ya...

Şimdi... bir sürü doktor başında ameliyattasın. Gözlerini açar açmaz, bana söz verdiğin şeyi yapmanı bekliyorum sabırla... beklemenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha öğreniyorum seninle...
Seni aylardır, yıllardır tanımama gerek yok, bazen en uzak zannettiklerin en yakının oluyor ya da çoğunlukla  tam tersi. Biz uzakken yakın olanlardanız.
'Hayat'a baktığın pencerede buldum ben seni. Aynı pencerede karşılaştık aslını istersen. Ameliyata girmeden önce konuştuğumuzda nasıl da güzel gülüyordun, sesin başucumda duruyor sanki. 
Öyle güzel bir yolun başındayız ki Ulaş...  Hadi uyan artık...




10 Mart 2012 Cumartesi

Usta gibi yaşamak için önce çırak olacaksın...

Ustaya başarısının sırrını sormuşlar.
İki kelime demiş:

-Doğru kararlar.

Hepimizden farklı olarak,sürekli doğru
kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
Tek kelime demiş:

-Tecrübe.

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş?
Usta deriiinn bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:

-Yanlış kararlar!

1 Mart 2012 Perşembe

Hayatın durakları vardır ve bekleme yapmayı sevmez...

Evet, bekleme yapmayı sevmez. Tüm hızıyla giderken hayat, bizi de sürükler yanında... 

Pek anlamazsın nereye doğru gittiğini, bir bakmışsın aşk... bir bakmışsın ölüm... ya da yeniden doğuş!(*Aslında hepsi aynıdır da bence!)

Kanser olduğumu öğrendiğimde ne yaptığımı, ne hissettiğimi hatırlamıyorum. Sadece çok soğuk bir yılbaşı ertesi olduğunu hatırlıyorum. 
O zamandan bugüne sevdiğim, kızdığım, anlamadığım, hayal ettiğim, istediğim, pişman olduğum, sevindiğim, üzüldüğüm o kadar çok şey oldu ki, 'hayat' kaldığı yerden devam ediyordu sadece ben biraz aheste çekiyordum kürekleri.

Daha önce durmadığınız duraklarda indiğiniz zaman nerede olduğunuzu veya nereye gittiğinizi bilemezsiniz ya onun gibi bir şey bu da... keşfetmek ve yaşanacaklara şahit olmak için zaman gerekir. 

'Yaşama arzusu' diye bir şey var mesela, yaşarken -herşey su gibi akar görünürken- pek te kimsenin fark etmediği,fark edemediği. Yeniden doğmak var, sımsıkı tutmak var içindeki kökleri, adamakıllı sıfıra çekmek var hayallerini. Aşk var dostunun gözlerinde, 'aşk'ın bir masal olmadığını anlamak var... 

Keşfetmeye değer bir çok durak ve şahidi olunacak bir çok aşk var! 

   
     

27 Şubat 2012 Pazartesi

Sevdiğim bir doktordan; kanser ve stres üzerine kısa bir not...

Hastalıkları tek bir nedene bağlamak doğru değildir. Buna karşılık stresin pek çok hastalığa neden olabileceğini biliyoruz. Çalışmalar, iş yeri veya evdeki kronik-bitmeyen-içinizi sıkıntı dolduran stresli yaşamın kansere neden olabileceğini gösteriyor. Bazı doktorlar, sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmaz şartının ruh ve akıl sağlığı olduğuna inanırlar. Doğrusu ben de aynı fikirdeyim, asgari bir iç huzuru yakalayamayan kişilerde kanserden şeker hastalığına, yüksek tansiyondan egzemaya kadar çeşitli hastalıklar ortaya çıktığını görüyoruz.   
Kanser, stres arasındaki ilişki yeni bir bilgi değildir. Bundan 102 yıl önce Donald Yance yazdığı kitabında stresi bir numaralı kanser nedeni olarak göstermiş, daha sonra yapılan yüzlerce çalışma bu bulguyu teyid etmiştir.   
Stres sırasında salgılanan hormonların (norepinefrin) kanser hücrelerinin büyümesini uyardığı aynı zamanda tümör hücreleri etrafındaki dokunun direncini düşürerek kanser hücrelerinin yayılmasını kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Tümör hücrelerinin yayılması “metastaz” adını verdiğimiz yayılmaya neden olmaktadır. Bu yüzden stres hem kanserin ilk ortaya çıkışında hem de yayılmasında etkilidir. 
          
Allah kimsenin başına vermesin, bir yakınını kaybetmek insanları ellerinde olmadan stresli bir hayata itebilir. Bunun dışında maddi bir kaybı kendisine dert edip, on yıl önce batan işi nedeniyle satmak zorunda kaldığı evini, dükkânını unutumayan, bu yüzden hayatı kendine zindan edenlerle de karşılaştım. 
Sağlığın en büyük servet olduğunu hiçbir zaman unutmamak lazım... Gelecekte kazanılacak parayı düşünerek stresli ve riskli bir işte çalışanların kanser/stres ilişkisini akıllarında tutmaları, stresten uzaklaşmak için ellerinden geleni yapmaları iyi olur.    

23 Şubat 2012 Perşembe

PORTIA NELSON - Kanser ile mücadelesinde yazdığı kitaptan bir alıntıdır...


I. Bir sokakta yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
İçine düştüm.
Kayboldum.....Ümitsizim;
Bu benim hatam değildi.
Buradan çıkmak asırlar aldı.

II. Aynı sokakta yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Görmediğimi farz ettim.
Tekrar içine düştüm.
İnanamadım, yine aynı yerde olduğuma;
fakat bu benim hatam değildi.
Buradan kurtulmak tekrar yıllarımı aldı.

III. Aynı sokakta yine yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Onun orada olduğunu gördüm.
tekrar düştüm.... Bu bir alışkanlık.
Gözlerim açıktı.
Nerede olduğumu biliyordum.
Bu benim hatamdı.
Derhal oradan çıktım.

IV. Aynı sokakta yine yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Kenarından geçtim.

V. Başka bir sokakta yürüdüm

Portia Nelson