3 Ağustos 2011 Çarşamba

Pırlantalar - pas ve sardunyalar...


Şarkının orjinal adı 'DIAMONDS AND RUST'. 
Joan Baez-video

Türkçe karşılığı 'PIRLANTALAR VE PAS'.
Joan Baez.
Lise zamanım. Tam anlamıyla fink atıyordum bu koca şehrin hep özlenen seçkin mekanlarında...
Geceyarısı taksiyle eve dönerken kimse plakasına bakmıyor bile. İçimiz rahat evimize dönüyoruz. Endişesiz...
Defne Suman gitar çalıyor ve en sevdiğimiz Baez şarkısını söylüyor.
Ahh Defne!  Nerden bilebilirdim yıllar sonra bu şarkının bana neler anlatacağını...

Pas tutan ne kadar çok şey gördük. Pas tutan dostlarımız oldu, aşklarımız, sözlerimiz oldu, eskittikçe eskittik onları, güzelleştiler... Bazılarını kaldırıp koyduk rafa, unuttuk gitti. Bazıları başucumuzda kaldı...

Pırlantalar zamanı şimdi... Yepyeni, pırıl pırıl, ışıklı ve şık günler var önümüzde. Göz kamaştıracak güzelliklere şahit olacağız daha.

Geleyim sardunyalara, bilirmisiniz ne kadar güçlü olduklarını?  Susuzluğa, sıcağa ve soğuğa karşı çok dayanıklıdırlar ve çok sık filiz verirler. 





Dallarından kırıp yeni saksılara ekiyorum onları, yeni hayatımda bana eşlik etsinler istiyorum. Beraber büyüyelim bu kez... 
Rengarenk! Sağlıklı! Parlak!

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Şimdi siyah üzüm,böğürtlen,ahududu,yabanmersini mevsimi - kaçırmayın!


  • Bu meyveleri iki günden fazla bekletmeden ve taze olarak tüketmeye özen gösterin. 
  • Böğürtlende ki antioksidanlar ve renk veren maddeler bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve kanser türlerine karşı koruyucu etki taşıyor.
  • Ahududu vücudumuzda ki zehirli maddeleri (toksin maddeleri) dışarı atar, kanı temizler ve dinçlik verir. 
  • Yaban mersini (mavi yemiş)  damarlar üzerinde etkilidir.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Adam yürekli bir adam... Kamer Akdülgeryan

Bir kitap yazdı Kamer. Gerçekleştirmeyi en çok istediği hayallerinden biri olduğunu çok iyi biliyorum çünkü onu ilk tanıdığım zaman bile elinde  küçük not kağıtları ya da peçete vardı, sabah gün doğana kadar hem müzik yapar, hem yazardı...
Tesadüf değildi bizim tanışmamız çünkü tesadüflere inanmayacak kadar 'ağır' ikizler burcuyduk ikimizde:) 
Kamer ikizler burcu olmakla övünür hatta! 
O adam gibi sever, adam gibi kızar, adam gibi bakar hayata...
Geçen gün sabah erken hastaneye giderken, kitabında yazdığı bir kelimeyi düşünüyordum... aradan bir kaç dakika geçmeden sokakta yürürken karşımda buldum Kamer'i... birden yoluma çıkmıştı. 

'... O insanın mutsuzluğunu kendi içinde hissedip, mutsuz olan ruhunun paslanmış ibresini, karşındakini mutlu etme pahasına, o anlık, gacırdaya gacırdaya, mutluluğa çevirmenin ruhuna nasıl bir ağrı verdiğini biliyormusun?
Resmen kan gelir ruhundan... 
Hadi şimdi sen her zaman yaptığın gibi yaslan arkana rahat koltuğunda...
Al kağıdı, kalemi de eline...
At üst üste bacaklarını da...
Yaz bakalım kan kaybını durduracak bir ilaç, ruhuma..'

İçimde ki O...Çocuğu kitabından alıntıdır. (sayfa 124-125)

Biraz bekle, hele bir kendimi toparlayayım Anna Vissi çalacaksın bana...To Poli Poli !!!

Bu arada sen yollarıma çıkmaya devam et çünkü lazımsın bana bu kadar yüreksizin arasında.







19 Temmuz 2011 Salı

Bağışlarımızı Lösev'e teslim ettim - Lösemili Çocuklar Evi


Bu fotoğrafı sokaktan çektim...

O ağaçlar büyüsün de bahçedeki gölgeleriyle çocukların içlerini ferahlatsın diye... 

'Yarın' geldiğinde ağaçların gölgesinden başka HİÇBİRŞEY onlara gölge etmesin diye.

Bağışların toplanmasında bana yardım eden herkese tekrar teşekkür ederim. 
Yola devam arkadaşlar...

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Poyraz estiğinde de oluruna bırakmak!

Poyraz sert eser, üşütür, yeri geldiğinde kırar döker herşeyi.


Ben severim Poyraz'ı.


Kendine getirir insanı, şöyle bir silkeler ama sağlam tutar kafayı.


'Kafa nereye biz oraya gideriz' diyerek yaşamanın doğruluğunu hatırlatır bize. Olacak nasılsa olur, er ya da geç...
'Hayat' dediğim hediyenin kıymetini daha iyi anlamak için, Poyraz estiğinde de herşeyi oluruna bırakmayı öğrendim bütün bu serüven boyunca. Bir şeyleri sindirerek öğrenmek için, o yoldan yürümek gerek illa ki... Öyle uzaktan gazel atmakla olmuyor. 


Değişmeyen tek bir şey var; her ne olursa olsun her sabah gün doğuyor ve her akşam batıyor. Hiç durmadan, ara vermeden.
Bu yüzden diyorum ki, kafa nereye giderse ben de oraya...
Kurcalamadan 'hayat'ı kendi haline bırakmak.
Ne olacaksa zaten oluyor, olmayacaksa olmuyor.
Esas mesele, rüzgar sert estiğinde de herşeyi oluruna bırakabilmek...
'Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş' misali... :)

17 Temmuz 2011 Pazar

Lösev'e - 2.el bağışları teslim etmeye gidiyorum - 18 Temmuz 2011

Yarın topladığımız bağışları Lösev'e teslim etmeye gidiyorum. 
Sevgili dostlarım; Füsun'a, Selin'e ve Bengü'ye, kardeşim Aslı'ya, kızının eşyalarını kargoyla kapıma kadar gönderen Lale hanıma, anneme ve babama bu yolda bana eşlik ettikleri için,  sabırla her soruma cevap verip, konu ile yakından ilgilendiği için Şivenaz Ülkü'ye teşekkür ederim. 
Bu yol uzun bir yol...



Ahu Hanım günaydın
Levent’teki ofisimizi 3.Levent’teki Lösemili Çocuklar Evimize taşıyacağımızdan, sizi 18 Temmuz Pazartesi günü Lösemili Çocuklar Evimize davet etmek isteriz.
Görüşmek üzere,     
Şivenaz ÜLKÜ
Halkla İlişkiler
SEN DE KANSERE DUR DE!


13 Temmuz 2011 Çarşamba

Aşkla, inançla ve 'hayat' ile...

Nelere şahit oldu gözlerim, neler duydum da sustum... 
Eğer 'sen' olmasaydın, hayatın yakasını ne kadar tutar, geriye doğru silkeler ve 'kendine gel!' diye bağırırdım bilmiyorum...


Köklerin ne kadar sağlamsa sen de o kadar sağlam tutunuyorsun toprağa, büyüyorsun... 
bütün duygular yarış içindeyken hep sevgi kazanıyor ama bir üstünlüğü var 'acı'nın...
Acı büyütüyor bizi, acı başkalaştırıyor içimizi, acı dallandırıyor ruhumuzda ki kökleri,acı pekiştiriyor insanlığımızı. 


Eğer 'sen' olmasaydın, kim durduğum yerden çeker ve kaldırırdı beni bilmiyorum...
Aşkla, inançla, - dışarda - ki hayata kardeş - içimde- ki 'hayat' ile... 
yola devam.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Siyah üzüm mevsimi geliyor - Bağbozumu Ağustos'ta başlıyor

Bağbozumu Ağustos'ta başlıyor. Diğer sebze ve meyveler gibi mevsiminde yenmesi önerilen siyah üzümü çekirdeği ile birlikte yemek çok önemli çünkü üzüm çekirdeği en güçlü antioksidandır.
Antioksidan etkisi ile kansere karşı koruyucudur. Üzüm kabuğunda ki etken madde resveratrol, çekirdeğinde bulunan diğer bir madde ise kuarsetin dir. 




Bu Ağustos'tan başlayarak bol bol siyah üzüm tüketin.
(İnternet üzerinde bununla ilgili bir çok kaynak ve doğruluğu kanıtlanmış deneylerle ilgili bilgi var.)

6 Temmuz 2011 Çarşamba

ANTİOKSİDAN NEDİR? NİYE ÖNEMLİDİR?

Koyu renkli meyve ve sebzeler daha çok antioksidan madde içeriyorlar
Antioksidan veya yükseltgeme önleyici, yağların otoksidasyonunu yavaşlatan madde. Canlılarda, kimyasal süreçler (prosesler), özellikle oksitlenme, serbest radikallerin oluşmasına neden olur. Yüksek derecede reaktif olan serbest radikaller farklı moleküller ile kolayca reaksiyona girebilir ve böylece hücrelere, canlıya zarar verebilir. Antioksidanlar serbest radikallerle reaksiyona girerek (onlarla bağ kurarak) hücrelere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anomalileşme, ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir hayat yaşama şansını yükseltir. (Vikipedi'den alıntıdır.)
                                                                 

ŞEKER'E HAYIR AMA % 80 (VE FAZLASI) KAKAO İÇEREN SİYAH ÇİKOLATA'YA EVET

Siyah çikolatanın kanseri önlediğine dair herhangi bir çalışma henüz yapılmadı.
Sağlıklı çikolatanın içinde bulunan flavanoidler, flavanol ve antioksidanlar sayesinde kanserden korunmada etkili olduğu biliniyor ama bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmış herhangi bir araştırma yok.
Kakao oranı (%80 ve fazlası) ne kadar yüksek ise çikolata o kadar faydalı oluyor. Çikolatanın içindeki süt miktarı artıkça, kakao miktarı ve dolayısı ile antioksidan miktarı da azalıyor. Afiyet olsun.

3 Temmuz 2011 Pazar

Antikanserojen: Kansere karşı bizi koruyan sebzeler

Sarmısak - Soğan: Deneysel olarak oluşturulan kanserlerin oluşumunu engelledikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Günde 2-3 diş sarmısak mümkünse çiğ tüketilmesi önerilir. Küçük bir boy soğan hem salatalara lezzet katar, hem de bağışıklık sistemini güçlendirir.
  
Brokoli - Karnabahar - Brüksel lahanası - Lahana: Bu sebzelerin nasıl pişirildiği çok önemli. En ideal pişirme şekli buharda pişirmek. Fazla haşlandıkları zaman besin değerlerini her sebze gibi kaybediyorlar. Bu sebzeleri haftada 3-4 defa tüketmeyi alışkanlık haline getirmenin vücudumuza sağladığı sayısız faydaları var. Bilimsel olarak, bu sebze ailesinin kansere karşı koruyucu etkileri kanıtlandı.


Havuç - Domates - Turp - Enginar:
Bilimadamlarının yaptıkları araştırmalara göre, her gün yenen bir havuç kanser riskini yüzde 50 azaltıyor. Beta karoten ve A vitamini açısından son derece zengin olan havuç, bu özelliği ile kansere sebep olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Enginarın içinde bulunan “silymarin” maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine de işaret
eden araştırmacılar, ayrıca “silymarin” maddesinin kanseri önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti.
Domatesteki, kanserle savaştığı düşünülen madde likopen.
Çeşitli besinler tüketmenin önemini unutmayın. 
Her sebzenin ayrı faydası var. Sebzeyi sofranızdan eksik etmeyin. 
Pişirme yönteminizi değiştirin ve sebzeleri buharda pişirmeye başlayın.


18 Haziran 2011 Cumartesi

Bazen söz söylemeye gerek olmaz ki... dostlarım sağolsun!





Sevdiğim şairler: Ataol Behramoğlu'ndan

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği


İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya


Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin


İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına


İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına


Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın


Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır  
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

17 Haziran 2011 Cuma

Yeni hayatıma doğru pupa yelken -3- Neresi burası? -

'Neresindeyim hayatın?' diye soruyorum kendime.

'ikinci yarısı' diyor çok derinden gelen bir ses...

İkinci yarısı? 
S.D
Daha mı iyisi?